16 Ekim 2009

Uğur Dündar forma giyseneeee, giyseneeeee, giyseneeee!

Zombi gibiyim, gibiydim. Bu sabaha kadar. Önce İsviçre, imza krizi. Ardından 20 saatlik günü birlik “Suriye ile sınırlar kalktı. Heyooo” şöleni. Ertesi gün Ermenistan-Türkiye için Bursa yolları taşlı, geldi bir sürü kara kaşlı.


Pek iş anlatmayı sevmiyorum burada, ama maça da değinmeden geçemeyeceğim. Futboldan haz etmeyen hatta aptal sporu bulan bendeniz- eski bir basketbolcu olan bana kimse futbolun nasıl bir zeka sporu olduğunu anlatmasın lütfen- bu tarihi maça sadece iş değil meraktan da iştirak ettim.






Bursaspor taraftarlarının- kendilerine Teksaslı deniyormuş- Ermeni futbolcuları sahaya girişi sırasında yuhalamaları üzerine utandım. Ermenistan Milli Marşı çalınırken yuhalamaları üzerine daha da çok utandım. Neymiş, Erivan’daki maçta onlar da bizi yuhalamışlar. Bırakın da mütekabiliyet ilkesini diplomatlar uygulasın. Medeniyet hallerinde çıtayı yukarı çıkaran biz olalım, değil mi arkadaşlar?

Bu Teksaslılar, Ankaragücü ayarında fanatikmiş. Zaten arada Ankaragücü’nü de sloganlarıyla selamladılar. Çocuklar sıkı çalışmış. Senkronize dalgalanmalar, benim anlayamadığım ama Uğur’un tercüme ettiği yaratıcı sloganlar falan bayağı bi antreman yapmış Teksaslılar. Beni kafadan kopartan ise “Uğur Dündar forma giyseneeeee, giyseneeee, giyseneeeeeee” kısmı oldu. Onun perde arkasını da sağ olsun yine Uğur anlattı. Bursaspor-Diyarbakırspor gerginliğinde Uğur Dündar Diyarbakır Spor forması giyerek ekranlara çıkmış. Eee Teksaslılar da alınmış duruma, Ermenistan maçında sloganları ile çaktılar Dündar’a.

Maçtan başka ne mi anladım. İlk 10 dakika zaten laptop’da haber yazdım. Ardından, o gürültüde Ankara bürodan Merdan arayarak ABD’nin mal varlıklarına el koyduğu PKK liderleri ile için Dışişleri’ni aramamı istedi. O gürültüde telefonda anlaşamadığımız için mailleştik. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu olaydan neden haberi yokmuş, ben Bursa’da tribünlerden olaya müdahale ettim.

O sırada topun filelere gittiğini gördüm, “Ayyy çok fena gol yedik” derken, Sülü ile Uğur, “Gol yemedik kızım, fileden döndü, bu nasıl maç izlemek” diye çıkıştı. Maça konsantre oldum. Futbolcular topu birbirlerine atıyo, diğeri yakalayamıyo. Top hep dışarı kaçıyo. Öbür takım kapıyo. Bu o tarafa koş, bi bu tarafa koş. İçimi baydı.





Bende yan tarafta oyuna girmek için ısınan iki Türk futbolcuyu izledim. “Biz de basket oynarken böyle zıplıyor muyduk, bilek kıvırıyor muyduk” diye düşündüm. Saçı uzun olanını havalı buldum. Ama “saçı uzun aklı kısadır, üstelik futbolcu” dedim.


Ermeni gazeteciler Ermenistan bayrağı açtı. Türk yetkililer de, basın tribinünde bayrak açmak yasak “ diye bağırdı. Onlar da “Napalım seyircimiz yok. Takımımıza bir tek biz destek veriyoruz” dediler. Mazeretleri kabul gördü. Kimse ses çıkarmadı. Ermeni futbolcular kara kuru pek cılızdı. Zaten Sarkisyan da Gül’e, “Sizinkiler çok hızlı koşuyor. Bu nasıl oluyor?” diye sormuş. Tabi besili bizimkiler, hele Emre Belezoğlu mudur nedir, resmen koca popolu.

İşte tarihi futbol maçından anladığım budur. Bir daha futbol maçına ancak Rumlarla yaparsak giderim. Onda da Rum seyirci, pankartlar ve karşılıklı sloganlar! isterim.

06 Ekim 2009

rengi gül



Bozcaada yazılarının sonuncusu. Rengi Gül pansiyon. O kendini anlatsın...