12 Eylül 2009

life is a cabernet




Hafifletir bazı yerler. Uçuşan beyaz tüller gibi. Renklerden mavi-beyaz olur.

Uzat ayaklarını. Çek içine güneşi, ayçiçeği gibi.

Pinekle.

Önceden ve sonrasından sıyrıl. Kal o anda.

Rüzgarla ürperip sırtına al hırkayı. Güneş buluttan çıkınca fazlalık yapsın. Tek derdin bu olsun. Tek hesabın, güneşin buluttan ne zaman kurtulacağı.






Sorumsuz günlerin coşkusu geri gelsin.

Tiril tiril elbisenin eteklerini sallayıp zıplayarak yürümek gibi.

Sadece aklına geleni yap.

Zamanı günün ışığıyla, acıkan karnınla, ağırlaşan göz kapaklarınla yakala.

Kendine bir Cabernet Sauvignon günü yap.

Bozcada’da..






Mikonos böyle bir yerdi mesela. Hafif.

Artı bir de aklına eseni yapma özgürlüğü, keşif coşkusu.

Şirince, Kaş, Como Gölü, Barcelona, Montmartre tepesi, Brugge, Havana…

Zor zamanların hayal kareleri hep buralar oldu.

Listeye Bozcaada da eklendi.