21 Temmuz 2009

İn vino veritas



Eski Roma deyişi: "Şarapta gerçek vardır" demek.

Bir de "Mens sana in corpore sano- Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü vardır, ama bunun konumuzla pek ilgisi yoktur.

Büyük meydanlar, geniş caddeler. İnsan kafalı atlar, kafasında kuş gezdiren Romalı figürleriyle koca koca heykelli “tarih kokan” caddeler mi?


Sardunyalı, panjurlu pastel dar sokaklar mı?






O caddelerde yürümek enerjiyi alıp götürüyor .

Tabi vespa cenneti İtalya’da trafik gürültüsü de cabası. Ama o sokaklar var ya…



Tabi bu keşif için ortopedik tabanlı sandaletler şart. O sütten çıkma ak converse’lerim ise artık Roma grisi tonunda.


Benim çılpı bacaklar da kas yapmış olacak ki, olmadık köşeleri ince ince sızlıyor.

Mevzi G-8 Zirvesi. Nisan'da depremle sarsılan L’aquila kenti.
Basın merkezi demeye bin şahit ister. Sanki Likya Tatil Köyü. Bir denizi eksik. T-shirt’ünü çıkartıp güneşlenen gazeteci mi istersiniz, birasını alıp haber yazanı mı? Restorada ise gelsin makarnalar, gitsin şaraplar. Bi mohito eksik. Bi de hamak.
Berlusconi kendi cebinden çantalar yaptırmış bizim için. İçinden saatler, sweatshirt’ler, flash disk, hatta havlu bile çıktı.


Zirvenin gözdesi Kaddafi’ydi. Zafer işareti çakmalar. Çadırının yerini beğenmeyip protokol krizi çıkartmalar.
İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un eşi Sarah Brown ise diğer first ladylere taş çıkarttı. Günde üç kostüm değiştirdi. Üstelik Twitter’dan an be an zirve günlüğü yayınladı.
Twitter’dan İtalyan protokolüne seslendi:
“İki gündür yemeklerde et ikram ediyorlar. Geri çeviriyorum. Umarım bugün de ısrar etmezler”.
Gelelim gurme köşemize. Restorante Fortunato’nun adresiyle gittim Roma’ya. Heyhat gündüzleri kapalıymış. Gece de fırsat yaratamadım. Yemesem de, içmesem de tavsiyelerimi sunarım.
Condeleeza Rice, Clinton gibi devlet büyüklerimiz ne zaman Roma’ya gelse, burada yemeden dönmezlermiş.
Efendim spesiyeli ise deniz ürünleri ve makarnalar.
Yandaki foto ise alakasız bir sokaktır.

Fatoş’un pizzacı haberi yapma fikri, Esma ve Reha abinin tavsiyesiyle Star TV ekranlarında
“Pizza’nın püf noktaları” konulu izlediğiniz haberin yapıldığı Pizzeria da Baffetto’ya gidildi.
Kapıda sıra beklendi.
Salaş ve duvarını ünlülerle çekilmiş fotoların süslediği küçücük mekanda kağıt örtülerin serildiği masalara oturuldu.
İncecik hamuru, mantar, domates gibi temel malzemelerle hazırlanmış çıtır pizzaları, ev yapımı şarapları mideye indirildi. Burnundan kıl aldırmayan ve çekim yapılmasına sinir olan aşçılar yüzümüze bile bakmadılar. Boru mu bunlar pizza dünyasında tanrılar!
Mamma Mia Figaroooo!


Çıkışta Campa del Fiori meydanı. Çiçek meydanı demekmiş. 2 çiçekçi kalmış gerisi barlar, masalar. Ayakta daha ucuz, masada daha pahalı içkiler. En çok da gençler. Burası flört meydanı.
Masamızın hemen yanında, maydanda piyasa yaparken tanışıyor, kaynaşıyorlar:)

Efenim bu bir butik kapısı. Yanılmıyorsunuz gördüğünüz bir anahtar. Kapıda asılı. Kendisi bu kapının anahtarı. Yan tarafında da kapının kilidi.
Kibarca: "Hırsızlık yapacaksanız, kapıyı kırmayın. Anahtarla girin. " Şaka gibi di mi?


İtalya’ya indirim sezonunda gitme fırsatını yakalayan Sevil’in bacak kaslarının ağrımasına neden sadece güzelim Roma sokakları değil. İspanyol merdivenleri civarına konuşlanmış mağazalarda üç gün tur atınca düz taban olmak da işten değil.


Yüzde 50 indirimdekiler benden önce talan edilmiş. Kararsız balık burcu bir karar verdi mi tam verir. 3 gündür sadece 24 Euro'ya alınan maxi elbisenin dışında bavulum hala boş iken oldu herşey.



Uçağa yetişmek için hareket etmeme 15 dakika kala YSL’ye girip, 2 çift hiper topuklu ayakkabı alındı ve çıkıldı. Herşey 10 dakikada oldu. Ancak, müthiş bir iç huzuruna kavuşuldu. Çünkü, ayakkabının vatanı İtalya’dan şahane iki ayakkabı alınarak, hakkı verildi. Her ne kadar benim ikiz kuleler İtalyan değil, Fransız markası olsa da. Üstelik yüzde 0 indirimle.


Nerde mi giycem bu yavruları? Tabi ki yürünmesi, hatta ayakta durulması gerekmeyen etkinliklerde.