14 Kasım 2009

japon mucizesi

Bir şeyi sevince, d‘okunu çıkarıyorum.

Mevzu kitap okumaksa bu daha vahim bir hal alıyor. Mesela bir dönem Kozinski’ye sardım. Başka yazarların yüzüne bakmadan, Jerzy Kozinski’nin (İhtiras Oyunu hariç- Özden’in bitirmesi bekleniyor) tüm kitaplarını üst üste hüplettim.


Şimdi Muramaki zamanı. Ama Ryu Murakami değil. Haruki Murakami. Ryu da Japon enteresanlığında yazıyor, ama Haruki’nin yeri bambaşka.


Majestés, Altesses, Excellences!


“Kafka on the Shore”, Sahilde Kafka adıyla kitapçılarınızda. “Yaban Koyununun izinde” ve “İmkansızın Şarkısı”nı okumuştum. “"Zemberekkuşu’nun Güncesi" ve “Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında” kitablarınıysa hala bulamadım. Zihin tembelliğinden İngilizce kitap okumaya üşenen ben illa ki Türkçe çeviri beklerken Sahilde Kafka kucağıma düştü.


Haruki Murakami için Japonların Paul Auster’ı diyenler var. Auster, Murakami’nin yanında hafif kalır. Murakami kısa cümlelerle basit bir dilde yazar. Basit insanların sarsıcı, gayya kuyusu gibi hikayelerini anlatır. İmgelere film görselliği kazandırır. Her kitabının ardından aklıda sinema sahneleri kalır.


Sahilde Kafka’nın ardından sırada Norwegian Wood, Sputnik Sweetheart ve Elephant Vanishes var. Söz.! Üşenmeyeceğim.



Murakami İngilizcesinden okunacak.

Banana Yoshimoto’nun Kitchen’ı temin edilecek.

Tom Wolfe keşfedilecek.

Haftada iki gün pilates aksatılmayacak.

Sabahları yarım saat daha erken kalkıp tüm gazeteler erkenden okunacak.

Yeni aldığım katı meyve sıkacağının hakkı verilecek.

Sadece indirimlerde alışveriş yapılacak.

Yağmur falan denmeyecek. Arabamın güzel "american ibis white - akçeltikçi kuşu beyazı” parlasın diye haftada bir yıkattırılacak. Artık yeni kokusu geçtiğine göre sadece dışı değil içi de temizlettirilecek.

İşte son dönemin “must do it”leri.